Barış İnşası

 

Resmi olarak ilk defa BM Genel Sekreteri Boutros-Ghalı’in çığır açıcı Barış için Gündem (1992) raporunda tanımlanan barış inşası, uluslararası toplumun çatışma çözümü repertuarına yapılan en güncel eklemelerden biridir. Önemli bir bağlamda, barış inşası uluslararası çatışma çözümü teorisi ve pratiğinin evrimsel gelişiminde bir zirve noktasını temsil eder. Çatışma yönetimi ve çatışma çözümünün daha sınırlı amaçlarının ötesine geçen barış inşası, bir ulusun şiddetli bir çatışmaya götürecek politik, ekonomik ve toplumsal yapılarının tam bir dönüşümünü (artısı var eksisi yok) amaçlayan bütünsel bir kavramdır. Kalıcı ve devamlı bir barış için gereken koşulları oluşturmak adına barış inşası, bu kitapta incelediğimiz çatışma çözümü yöntemleri ve yaklaşımları skalasından -arabuluculuk, yasal süreçler, önleyici diplomasi, barış koruma, insani müdahale, bölgesel görev-paylaşımı, gayriresmî diplomasi ve adalet ve uzlaştırma yaklaşımlarından- istifade edecek şekilde kampsamlı, çok boyutlu ve uzun dönemli bir dönüşüm projesidir. İnsani müdahalede olduğu gibi barış inşası bir ulusun siyasal yapıları ve ekonomik düzenlemelerinin merkezine dokunan yoğun siyasi bir proje olmasıyla üçüncü tarafın müdahaleci rolünü daha yeni ve oldukça münakaşacı biçimlere sokar.

Dış yardım savaş sonrası yeniden yapılanmada yeni bir şey olmamakla beraber, barış inşasının mevcut teorisi ve pratiği 1990’larda yeniden canlandırılmış ve BM şemsiyesi altında detaylandırılan daha geniş, aktivist ve normatif bir gündemden evrilerek ortaya çıkmıştır (Tschirgi, 2004: 4-5). Nüfus, sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet ve insan hakları üzerine yürütülen bir dizi uluslararası konferans küresel sorunlara çare olarak çok taraflı yaklaşımın önemini vurgulamış ve BM’nin küresel yönetişimdeki merkeziliğini yeniden teyit etmiştir. Eş zamanlı olarak, uluslararası örgütler, hükümetler ve hükümet dışı aktörler arasında yeni bir “insani güvenlik” gündemi üzerinde bir mutabakat oluşmuş; antipersonel mayınların yasaklanması, hafif silah trafiğinin düzenlenmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin (ICC) kurulması yönündeki (geleneksel ulusal güvenlik kavrayışlarına zıt) kampanyalar sahici insan güvenliğini destekleme konusunda artan bir uluslararası kararlılığı yansıtmaktadır. Bu dönemdeki uluslararası normatif bir mutabakatın oluşumunda diğer önemli gelişmelerden biri de “yeni savaşların” yıkıcı etkilerini kontrol etmenin, diplomasi, barış koruma ve geleneksel kalkınma yardımlarından daha kapsamlı tedbirleri gerektirdiğinin anlaşılmasıdır. Müdahale ve Devlet Egemenliği Üzerine Uluslararası Komisyon Raporunun (The Responsibility to Protect, 2001) yayımlanmasında görüldüğü üzere bu gelişme, insani müdahale için yeni bir yasal-normatif çerçevenin çizilmesi yönünde atılan bir adımdır.

Aynı zamanda, Namibya, Angola, El Salvador, Kamboçya ve Mozambik’te bir dizi uzun-süreli ve oldukça karmaşık iç savaşların müzakere ile sonuçlanmasıyla sağlanan barış anlaşmalarının uygulanması ve savaş sonrası yeniden yapılandırma çalışmaları, BM’nin gözetimi ve yardımına dönük nesnel bir talep oluşturmuştur. Bu anlaşmaların güvenceye alınması ve takviyesi kurumsal inşa, silahsızlandırma ve terhis/tasfiye, mültecilerin geri dönüşü, seçimlerin yönetilmesi, siyasi ve ekonomik yönetim, topluluk geliştirme gibi devasa genişlikte ve çeşitlilikte ulus-inşa görevlerinde uluslararası katılımı gerektirmektedir. Normatif bir mutabakatın doğuşu ile çözüm sonrası geçişlerin gözetilmesi yönündeki nesnel taleplerden oluşan bu iki gelişme birlikte bir dizi BM ve bölgesel barış destek operasyonlarında kullanılmaya başlanan “çözüm sonrası barış inşası” şablonunun hızlı bir evrimine yol açmıştır. Bu bölümde genel olarak barış inşa deneyimleriyle birlikte yaygın kabul görmüş bu barış inşasındaki standart çalışma usullerini (SOPS- Standard Operating Procedures) tartışacağız.

Avantajları bir yana, barış inşasının kuram ve pratiği henüz emekleme aşamasındadır. On yıldan biraz daha fazla olan geçmişiyle barış inşası eksik kuramsallaştırılmış ama çok tartışılmış bir kavram olup gelişmemiş ve bazen kötü tanzim edilmiş politika ve pratikler kümesinden oluşmaktadır. Barış İçin Gündem’le başlayan hızlı gelişimi, BM operasyonlarında genellikle parçalı ve yeterince kaynak sağlanmadan kullanıldığı dikkate alındığında, bu durumu anlaşılır kılan bir şeydir. Ancak, barış inşasının kuramsal ve pratik açıdan ve aynı zamanda çatışma sonrası toplumlar üzerindeki uzun dönemli etkilerine dair yeterince kavranamadığı anlaşılmaktadır. Mesela yerel koşulları ne olursa olsun her bir çatışmaya standart bir barış inşa programının uygulanabileceği veya uygulanmasının gerekip gerekmediğine dair ciddi sorular mevcuttur. Veya barış inşasının merkezi unsurları olarak görülen neoliberal politik ve ekonomik reçetelerin uzun dönemli bir istikrarı mı yoksa şiddeti en başta körükleyen yoksulluk ve marjinalleşmeyi mi tahrik edeceği belli değildir.

Bu bölümde, teorisi ve pratiğiyle bir değişim halinde olduğunun ve gerçek potansiyeline dair geçici bir değerlendirmeden daha fazlasını sunmak için henüz erken olduğunun bilincinde olarak barış inşasının mevcut durumunu değerlendireceğiz. Her ne kadar barış inşası geniş ölçekli uluslararası bir müdahalenin yokluğunda gerçeleşebilse de -Güney Afrika, İsrael-Filistin ve Kuzey İrlanda vakaları içeriden yönetilen çatışma sonrası barış inşasının en bilinen örnekleridir- biz daha çok BM tarafından yürütülenler gibi uluslararası güdümlü barış inşa misyonları üzerinde duracağız. 

 

BARIŞ İNŞASININ KÖKENLERI

Barış inşasının teori ve pratiğinin kökenleri üç bağdaşık alanda aranmalıdır: Uluslararası barış korumada, çatışma çözümünde ve kalkınma kuramının belli bölümlerinde. Bu alanlardan her biri barış inşasının evrimleşen bilgi gövdesi üzerinde kendi izini bırakmıştır.

İlk olarak, daha önce belirttiğimiz gibi barış inşası BM barış koruma ve barış yapmanın gelişim sürecinde ortaya çıkmıştır. 1990’ların başlarındaki karmaşık iç savaşlarda yaşadığı deneyim Örgüt’e “Barış yapma ve barış koruma operasyonlarının gerçekten başarılı olması için, bunların barışı güçlendirecek ve insanlar arasında huzur ve güven duygusu oluşturacak yapıları tanımlayacak ve destekleyecek etraflı çabaları da kapsayacak noktaya gelmesi” gerektiğini öğretmiştir (Boutros-Ghali, 1992). Barış için Gündem kavramsal olarak şiddetli çatışmalarla mücadelede kullanılabilecek bir dizi araç tanımlamıştır: önleyici diplomasi, barış yapma, barış koruma ve barış inşa. O zamanlar bu araçlar sırayla izlenmesi gereken faaliyetler olarak algılanmıştı: önleyici diplomasi şiddetin yayılmasını savuşturma amaçlı çatışma öncesi bir faaliyet; barış yapma çatışma artık açık savaş düzeyine ulaştıktan sonra bir ateşkesi sağlamak üzere dizayn edilmiş diplomatik faaliyetleri; barışı koruma araya girme ve gözlem yoluyla ateşkesten çatışma çözümüne kadar geçen dönemi ve çatışma sonrası barış inşa savaş bittikten sonra savaşan taraflar arasındaki barış anlaşmalarını güvenceye alma ve güçlendirmeyi ifade ediyordu. O zamanlar “çatışma sonrası” barış inşası, “çatışma öncesi” önleyici diplomasiden ayrı, askeri terhis/tasfiye ve katılımcı seçime dayanan demokrasiye geçişe yardımcı olmak anlamına geliyordu. Bu ikili vurgu BM barış inşasının günümüzdeki şablonu olmaya devam etmektedir (Ramsbotham, 2000: 171).

Bu ilk formülasyondan sonraki dökümanlarda hakikaten BM’nin barış inşa kavrayışında bir ilerleme ve genişleme olduğu fark edilebilir düzeydedir. Örneğin, Barış için Gündeme bir Zeilname içinde, barış inşasının çok işlevli barış destek operasyonlarını zorunlu kıldığı kabul edilmiştir. Bu operasyonların güvenlik, insani, ekonomik ve siyasal alanlarda yürütülmesi gerektiği, ilk askeri müdahale aşamasından sonra gelen istikrarın ardından sorumluluğun önce sivil kuruluşlara ve ardından yerel kuruluşlara devredilmesi gerektiği vurgulanmıştır (Boutros-Ghali, 1995). Brahimi Raporu (2000) BM içinde bir Barış İnşa Biriminin kurulmasını, hızlı etki projelerinin (QIPs) benimsenmesi ve silahsızlanma, terhis/tasfiye, yeniden bütünleştirme (DDR) ve seçim yardım programları için özel fonların oluşturulmasını içeren başka barış inşa araç ve stratejilerinin eklenmesi gerektiğini tavsiye etmiştir (United Nations, 2000). Genel Sekreter Kofi Annan etkili barış inşasının, çabaları daha iyi koordine ve senkronize etmeyi, dikkatli düşünülmüş stratejileri, uygulamada esnekliği, kurumsal kapasiteyi, uygun değerlendirmeyi ve “öğrenilen dersler” sürecini ve sistem ölçeğinde kılavuz çizgilerini ve jenerik metodları gerektirdiğini söyleyerek BM barış inşa faaliyetlerini sistematize etmeye çalışmıştır (Annan, 2003). Böylece 2001 yılına kadar barış inşa ve çatışma çözümü arasındaki keyfi ayrım terk edilmiş ve bu iki kavram birbirlerinin yerine kullanılır hale gelmiştir: barış inşa bir çatışma çözümü biçimi olarak (veya öteki türlü) görülmeye başlamıştır. Hakikaten daha geniş bir kavrayışla, çatışmanın hangi evresinde devreye girerse girsin kalıcı barış yapılarının inşasına katkı sağlayan her faaliyet barış inşası olarak algılanmıştır. Kısacası, 1992’den bu yana BM, savaştan barışa geçişi basit ve doğrusal bir süreç olarak görmekten vaz geçmiş, farklı kavramları -çatışma önleme, barış yapma, barış koruma ve barış inşası- tutarlı ve genel bir program içinde görmeye başlamıştır. Bu sayede BM, barış inşasının gerekliliklerinin daha açık bir şekilde tanımlanmış ve karmaşık bir anlayışına sahip olmuştur: “(BM) barış inşasını politika ve operasyonel düzeylerdeki (askeri, siyasi, insani, insan hakları ve sosyo-ekonomik) kabiliyetlerinin tüm menzilini gerektiren bir süreç olarak görme noktasına gelmiştir. BM aynı zamanda barış inşasının çok çeşitli yetkileri ve kabiliyetleri ile pek çok dışsal aktörün aktif katılımı gerektirdiğinin de farkına varmıştır” (Tschirgi, 2004: 4).

Barış inşası kavramının gelişimine katkı sağlayan diğer araştırma ve faaliyet alanları çatışma çözümü ve barış araştırmalarıdır (Ramsbotham, Woodhouse ve Miall, 2005; Fetherston, 2000). 1960’ların öncü barış araştırmacısı Johan Galtung çatışma-yoğun toplumlarda barışı gerçekleştirmede üç ana yaklaşım arasındaki farkı ortaya koymuştur. Askeri güçlerin araya girmesi/konuşlandırılması yoluyla çatışmanın görünürdeki şiddet davranışını azaltmayı amaçlayan barış koruma; müzakere, arabuluculuk, hakemlik ve uzlaştırma gibi diplomatik yollardan seçkinlerin siyasi farklılıklarını uzlaştırmayı amaçlayan barış yapımı ve “sosyo-ekonomik yeniden yapılandırma ve kalkınma yoluyla barışçıl sosyal değişimin pratikteki uygulaması” olarak barış inşası (1975: 282-304). Galtung, aynı zamanda, bizi sömürücü sosyal, siyasal ve ekonomik sistem ve yapılardan kaynaklanan -fiziki veya psikolojik manada- zarar ve ziyan verme anlamında “yapısal şiddet” kavramı ile tanıştırmıştır (1971). Şiddetin bu türü, genellikle toplum içindeki insan kategorilerinin hiyerarşik düzeninin bir sonucudur ve neredeyse her zaman yerleşik toplumsal düzenin kurulması, korunması, genişletilmesi veya zorlanması bağlamında meydana gelmektedir. Şiddetin yapısal sebepleri üzerindeki bu vurgu, çatışmanın daha derindeki yapısal nedenleriyle mücadele etmenin en iyi yolu olarak -barış yapma ve barış korumaya nispetle- daha yoğun barış inşa sürecini ima etmektedir (Galtung, 1975). Barış araştırmaları bizi negatif ve pozitif barış kavramlarıyla da tanıştırmıştır. Negatif barış doğrudan fiziksel, sözlü veya psikolojik şiddetin yokluğunu tanımlarken, pozitif barış sosyal adaleti, yapısal ve kültürel şiddetin tüm biçimlerinin ortadan kalkmasını, bütüncül bir insani iyileşmenin önündeki toplumsal manilerin kalkmasını ve temel insan ihtiyaçlarının karşılanmasını ifade eder. Bu şema içinde pozitif barışın gerçekleşmesi için gerekli koşulları ancak bütüncül ve kapsamlı bir barış inşa projesi sağlayabilir; pratik olarak, barış yapma ve barışı koruma bir nevi negatif barışı sağlamakla sınırlıdır.

Galtung’un müzmin çatışmaların ilişkisel boyutlarına odaklanmadaki başarısızlığına eleştirel yaklaşan diğer çatışma çözümü araştırmaları barış inşası kavramını, toplumsal tabandaki karşılıklı olarak negatif çatışma tutumlarını değiştirmeyi (Ryan, 1990: 50) ve işbirlikçi ilişkileri oluşturacak koşulları desteklemeyi de (Burton, 1990: 3) kapsayacak şekilde genişletmektedirler. Bu unsurlar, John Paul Lederach’ın şiddetli çatışmaların temel nitelikteki yapısal, ilişkisel ve kültürel kökenlerini dönüştürmek üzere kullanılan tüm girişimler olarak, barış inşa kavramsallaştırması içinde bir araya toplanmıştır: “Benim önerim, ‘barış inşasının’ çatışmayı sürdürülebilir, barışçıl ilişkiler ve çıktılar yönünde dönüştürmek için gereken aşama ve yaklaşımların tüm skalasını kapsayan kapsamlı bir terim olarak anlaşılmasıdır” (1994: 14). Lederach bilhassa, “sorunların çözülmesine dönük kaygıdan uzaklaşan ve ilişkileri onarma ve yeniden inşa etmeye odaklanan bir referans çerçevesine doğru” bir değişimi ve “uzlaştırmanın ilişkisel yönlerini barış korumanın merkezi cüzü” olarak kabul edilmesini savunmaktadır (1997: 24). Diğer bir ifadeyle, uzlaştıma bağlamında düşünen Lederach, barış inşasının, barış inşa tekniklerinin kullanıldığı mekânda yerleşik hale geldiği, toplumların sürdürülebilir dönüşümünü amaçlayan aşağıdan yukarıya ve uzun dönemli bir süreç olarak algılamaktadır (Fetherston, 2000: 204-7).

Barış inşa kavramının evrimindeki son önemli izleği kalkınma kuramında, özellikle afet yönetimi ve sürdürülebilir kalkınma yazınında bulunur. 1990’ların başında savaş-mağduru toplumların yeniden yapılandırılması ve sağaltımı, kalkınma ajansları tarafından savaştan barışa giden dizisel dönüşümün bir aşaması olarak görülmeye başlanmıştır; “yardımdan kalkınmaya” skalasının bir parçası olarak düşünülen çatışma sonrası yeniden yapılanma daha genel kalkınma gündeminin bir alt-uzmalık alanı haline gelmiştir (Tschirgi, 2004: 5–7; 2003: 7-9; aynı zamanda bkz. Pugh, 1995). Bu durum, büyük ölçüde çatışmadan çıkan toplumların -örneğin acil gıda, barınma ve tıbbi tedavi yardımının dağıtılması, mültecilere yardım ve temiz su sağlama gibi- kısa dönemli insani ihtiyaçlar ile -örneğin, altyapı inşaatları, ekonomik istikrar, stratejik planlama ve borç ödemelerinde yardım gibi- uzun dönemli yeniden yapılanma gereksinimlerinin bir kombinasyonundan kaynaklanan kendine özgü birtakım sorunlarla karşılaştıklarının kabul edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu koşullar, hem acil insani operasyonların esnek, hızlı ve duyarlı stratejilerinden hem de sürdürülebilir kalkınma desteğinin uzun dönemli yaklaşımlarından oluşan özel hibrid (karma) yaklaşımları gerektirmektedir. Eski bir Dünya Bankası yetkilisinin belirttiği gibi “çatışma sonrası kalkınma geleneksel yardım biçimlerinin tam olarak sınırlarını hiçe saymaktadır: ne sürdürülebilir kalkınma ne de insani duyarlılıktır” (aktaran Tschirgi, 2004: 6).

Sonuç olarak, çok sayıda kalkınma ajansı kendi örgütsel yapıları içinde barış inşa birimleri kurmuş, mayınlardan arındırma, DDR, seçim yardımı ve sivil kolluk gibi geleneksel insani veya kalkınma yardımlarının dışında kalan yeni barış inşa programları, projeleri ve faaliyetleri yürütmeye başlamışlardır. Örneğin USAID Geçiş İnsiyatifleri Ofisini (OTI) 1994’te, UNDP kendi Acil Tepki Bölümünü (ERD) 1995’te, Hollanda Kriz Yönetimi ve İnsani Yardım Başkanlığını (DHC) 1996’da kurmuş, 1996’da özel bir Barış İnşa Fonu ile birlikte Kanada Barış İnşa İnisiyatifi faaliyete başlamış, Birleşik Krallık Uluslararası Kalkınma Departmanı (DFID) Çatışma ve İnsani İlişkiler Departmanını (CHAD) açmış ve Dünya Bankası kendi Çatışma-sonrası Birimini oluşturmuştur. Bu birimler yetersiz personel, kaynak ve rakip önceliklerden ve tutarsız ulusal politika yönelimleri tarafından sınırlandırılmış olsalar da barış inşasının doğmakta olan kuram ve pratiğine önemli fikirler sunmuştur.

Özetle, barış inşası projesinin evrimi bu üç katkı sağlayıcı alanın ilgi alanları, bilgi felsefesi ve pratik uygulamaları tarafından biçimlendirilmektedir. Örneğin, BM’nin barış koruma tecrübesi güvenliği sağlama ve siyasal kurumları yeniden inşa etmenin önemini yukarıdan aşağıya doğru; çatışma çözümü kuramı topluluklar arası ilişkileri yeniden inşa etmenin ve sosyal ve kişisel uzlaşmayı sağlamanın gerekliliğini aşağıdan yukarıya doğru; kalkınma kuramı ekonominin yeniden yapılandırılması ve sürdürülebilir kalkınmasının desteklenmesinin kalıcı barış yapıları inşa etmede hayati bir unsur olduğunu, barış inşa söylemine katmıştır.

BARIŞ İNŞASINI KAVRAMSALLAŞTIRMAK

Barış inşası evrim halinde, çok boyutlu ve oldukça esnek bir kavram olup -BM’den kalkınma ajansları ve uzlaşmaya ön ayak olmaya çalışan küçük NGO’lara kadar-çok çeşitli perspektifleri ve gündemleri kapsamaktadır. Barış inşası aynı zamanda genellikle eşanlamlı olarak kullanılan benzer kelimeleri sepetleyen bir kavramdır: önleyici diplomasi, önleyici kalkınma, ulus-inşası, barışı sürdürme, çatışma çözümü, çatışma dönüştürme, çatışma sonrası yeniden yapılanma ve hatta sürdürülebilir kalkınma. Bu yüzden onu, daha doğru biçimde anlamlandıran farklı boyutları ile birlikte kavramsallaştırmaya çalışmak gerekir. İzleyen alt bölümlerde mevcut durumda anlaşıldığı ve uygulandığı haliyle barış inşasının tanımını, amaçlarını ve vazifelerini ve örgütlenmesini belirlemeye çalışacağız.

Barış İnşasını Tanımlamak

Henüz kabul edilmiş bir barış inşa tanımı yoktur. Günümüzde her resmi kuruluş, NGO ve araştırmacı kavramı kendine has bir şekilde tanımlamaktadır. Dolayısıyla aşağıda verilen tanımlamalar alandaki farklı yaklaşımların birer temsili niteliğinde olacaktır. Bölümün başında belirttiğimiz gibi, barış inşasının ilk resmi tanımı Barış İçin Gündemle yapılmıştır, bu raporda terim geniş bir açıdan “çatışmanın eski haline dönmekten kaçınmak için barışı güçlendirecek ve tahkim edecek yapıları belirleme ve destekleme faaliyeti” olarak tanımlanmıştır (Boutros-Ghali, 1992: 11). Uluslararası Barış Akademisi biraz daha açık şekilde kavramı “mevcut ve sürmekte olan düşmanlığın kaynaklarını azaltma ve açık düşmanlıklar ve tam bir travma karşısında bölünmüş toplumlarda çatışma çözümü için yerel kabiliyetleri inşa etme çabası” olarak tanımlamaktadır (IPA, 2001: 2). Kanada Barış İnşa Koordinasyon Komitesi “insani güvenlik” mefhumunu katarak kavramı daha bir geliştirmiş olmaktadır. Onlar barış inşasını “çatışmalarla anılan toplumlarda insani güvenliği tahkim etme çabaları” olarak tanımlamakta, “sürdürülebilir insani güvenliği sağlamada bir araç olarak barış inşasının kapsayıcı amacının toplumların çatışmayı şiddet kullanmadan yönetme kabiliyetlerini artırmak” olduğunu belirtmektedirler (aktaran Last, 2000: 80).

Brahimi Raporu, barış inşasına katılan aktörlere odaklanmakta ve barış inşasının güçlü bir sivil ögeye sahip olduğunu ve “çatışmanın kaynaklarını hedef alan siyasi ve kalkınma faaliyetlerinin bir karması” olduğunu ifade etmektedir (United Nations, 2000: 8). Buna benzer biçimde Necla Tschirgi barış inşasını “savaştan zarar görmüş toplumlara sadece çatışmaya geri dönmekten kaçınmak için değil bundan daha önemlisi sürdürülebilir barış koşullarını oluşturmaya yardım etmek için dışarıdan aktörlerin askeri olmayan müdahaleleri” olarak tanımlamaktadır (Tschirgi, 2004: 2). Bu yaklaşım barış inşasını askeri barış korumadan sonra gelen bir aşama olarak görmektedir. Aslında diğer araştırmacılar ve uzmanlar güvenliği sağlamayı ve yasa ve düzeni sürdürmeyi barış inşasının asli görevlerinden biri olarak görmekte ve bu sebeple güvenlik ve silahsızlandırma gibi askeri faaliyetleri kendi tanımlamalarının merkezine eklemektedirler (bkz. Lund, 2001).

Bu siyaset yönlü tanımlara karşıt olan tanımlardan biri Michael Pugh tarafından yapılmıştır. Pugh, barış inşasını acil durumları ele alan kalkınma-temelli yaklaşımlar içine yerleştirerek, “gelişmekte olan ülkeler için tasarlanmış, savaş yaralarını iyileştirme ve gelecekte olası bir savaş seçeneğini azaltma veya ortadan kaldırmaya yardımcı olacak, yerel açıdan sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmayı ve öz-yeterliliği desteklemek üzere uluslararası bir dış yardım politikası olarak” tanımlanması gerektiğini savunmuştur (1995: 328). Pugh’un yaklaşımı önemli bir meseleyi, yani, barış inşa ve kalkınmanın bir noktada eş anlamlı hale geldiğini, vurgulamaktadır. Kağıt üzerinde barış inşası olarak tanımlanan faaliyetler fiiliyatta yoksulluğu ortadan kaldırma, altyapıların inşası, topluluk geliştirme projeleri, ekonomik istikrar ve benzeri geleneksel kalkınma faaliyetlerine dönüşebilmektedir (Griffin, 1999: 9). Hakikaten tüm bu faaliyetler çatışmanın dipte yatan sebeplerini hedef aldığından bazı kuruluşlar barış inşasını çatışma sonrası çevrenin bir kalkınması olarak görmektedir. Bununla birlikte kalkınma ve barış inşası arasında iki önemli farklılık bulunmaktadır. Birincisi, barış inşasının meşru bir siyasi otoritenin oluşturulması yoluyla çatışmanın geri gelmesi riskini azaltma, uzlaşma ve yeniden inşayı destekleme gibi açık siyasal amaçları öne çıkarılarak insani ve kalkınma faaliyetlerinden ayrıştırılabilir (Miall, Ramsbotham ve Woodhouse, 1999: 188; Ramsbotham, 2000: 172). Nihayetinde, barış inşası siyasi ve toplumsal düzenin yeniden tesis edilmesi ile ilgilidir; şiddet içermeyen çatışma çözümünün sosyal normlarını yeniden kurmayı taahhüt etmektedir. İkincisi, kalkınma faaliyetleri ekonomik büyümeyi benimseme gibi somut unsurlara odaklanırken, barış inşası buna etkilenen toplumda beşeri ilişkilerin onarılması gibi metafizik bir boyutu katmaktadır.

Bu tanımlamaların telkin ettiği şey, özetle, barış inşasının uluslararası üçüncü tarafların uyum içinde eylemlerini içeren, hem askeri hem sivil kapasiteyle çalışan, kısa, orta ve uzun vadeli olarak yürütülen, savaşın yaralarını sarma, şiddete geri dönmeyi önleme, barışçıl bir çatışma çözümü için yerel kabiliyetleri güçlendirme ve uzun dönemli gerçek insani güvenlik koşullarını hazırlamayı amaçlayan hibrid politik ve kalkınma faaliyetlerini içerdiğidir. Bu bağlamda barış inşası, çatışma önleme, çatışma çözümü, çatışma sonrası yeniden yapılandırma, ulus-inşası veya sürdürülebilir kalkınma gibi kavramların sınırlarını aşan eşsiz bir kavramdır. Aynı zamanda tüm bu yaklaşımları bütüncül ve kapsayıcı bir programa monte etmektedir.

Barış İnşasının İlke ve Varsayımları

Barış inşasının temel varsayımı, şiddet içeren toplumsal çatışmanın dayanılmaz yoksulluk, eşitsizlik ve göreceli yoksunluk, haksızlık, kurumsal başarısızlık, politik kindarlık ve sosyal ayrımlar gibi toplumun siyasal, ekonomik ve sosyal yapılarında yerleşik karmaşık ve çoklu sebepleri olduğudur. Bu -karmaşık sebepler karmaşık çözümlere yol açar misali- çatışmaları çözmek ve kalıcı barış yapıları inşa etmek için derin yapısal problemlerle uğraşacak uyum içinde çabaları gerektirdiğini ima eder. Yine bununla alakalı olarak, barış inşası bu tür çatışmaların sebeplerin bir şekilde jenerik olduğu yani tüm vakalara uygulanabilecek evrensel bir barış inşası yaklaşımı veya şablonu olduğunu ima eder.

Barış inşasının en önemli ve sorunlu olan temel varsayımlarından biri Batılı liberal teori ve pratik içinde temellendirilmesidir: barış inşasına ve çatışma çözümüne mevcut uluslararası yaklaşım sağlam bir biçimde “liberal barış” kavramı içinde filizlenmiştir (Chandler, 1999; Paris, 1997, 2001; Pearce, 1999; Ramsbotham, 2000; Shaw, 1996). Liberal barış tezi iktisadi ve siyasi liberalizasyonu -özellikle liberal demokratik siyaseti ve piyasa odaklı ekonomiyi- şiddet içeren siyasal çatışmaların en etkili ve kalıcı panzehiri olarak görmekte ve bu da eş zamanlı bir şekilde ve doğası itibariyle müdahaleci bir normatif gündemi içermektedir. Bu uygulamada, uluslararası barış inşasının öncelikli olarak sivil hakların, liberal demokrasinin, çok-partili seçimlerin, yargı reformunun, medya bağımsızlığının, anayasalcılığın ve hukukun üstünlüğünün, mülkiyet haklarının, iyi yönetişim ve yolsuzlukla mücadelenin ve neoliberal ekonomik bir modelin promosyonunu içerir. Diğer bir ifadeyle, istikrarlı ve gelişmiş liberal demokrasilerin şiddetli iç çatışmaları imkânsız kıldığı yönünde güçlü bir inanç mevcuttur.

Bu genel varsayımların yanında, bir barış inşa paradigması üzerinde genel bir mutabakatın olduğunu söyleyebilecek kadar, bazı spesifik operasyonel ilkeler bulunmaktadır (Tschirgi, 2004: 9; Kumar, 1997; Last, 2000; Lederach, 2001; Newman ve Schnabel, 2002; Paffenholz, 2001; Schnabel, 2002). Bu ilkelerden ilki, bir güvenlik algısı oluşturmak ve minimal seviyede yasa ve düzeni garanti etmek çatışma sonrası barış inşasının ön koşullarından biri olduğu yönündeki yaygın kabuldür. Yani, sürmekte olan bir şiddetin ve güvensizliğin ortasında siyasal kurumları yeniden inşa etmek, ekonomiyi yeniden yapılandırmak veya toplumsal bir uzlaşı için çalışmak neredeyse imkânsızdır.

İkincisi, savaştan çıkan toplumların kırılganlığı dikkate alındığında, yeniden yapılanma ve uzun dönemli barışı inşa etmek için dışarıdan aktörlerin desteğinin hayati olduğu varsayılmaktadır. Bununla birlikte dışsal müdahale hem fırsat bilen hem de hızlı etkiye sahip müdahaleleri ve aynı zamanda uzun dönemli kapasite-artırıcı müdahaleleri içermek zorundadır: kısa dönemli ihtiyaçlar uzun dönemli bir vizyonla birleştirilmek zorundadır (Lederach, 2001: 845). Hakeza dışsal müdahale yeterli, öngörülebilir ve esnek finansmanla desteklenmeli ve doğru değerlendirme ve hesap verebilirlik süreçlerine tabi olmalıdır “zarar vermeme” ilkesine samimi bir bağlılık olmalıdır (Anderson, 1999). Kısacası, barış inşa girişimlerinde, “dışsal ve içsel aktörlerin tutarlı bir strateji içinde çalışmasını, öncelikleri belirlemesini ve gerekli kaynakları seferber etmesini sağlama almak için uygun mekanizmalar tesis edilmelidir” (Tschirgi, 2004: 9).

Üçüncü operasyonel ilke, barış inşasının birkaç anahtar unsura sahip çok yönlü bir süreç olduğudur. Farklı aktörler bazen farklı yönlerine odaklansalar da, barış inşasının güvenlik, siyasi, ekonomik, sosyal ve yasal yönleri olduğu ve yeniden inşa faaliyetlerinin yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde uygun yanıtları kapsaması gerektiği hususunda artan bir mutabakat vardır (Lederach, 2001: 843). Dahası, barış inşası yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya süreçlerin bir kombinasyonunu zorunlu kılmaktadır. Ek olarak, barış inşası çok yönlü, bütüncül bir yaklaşım olsa bile öncelikleri anlaşılır bir hiyerarşide tanımlayan dikkatli düşünülmüş politik bir stratejinin rehberliğine ihtiyaç duymaktadır. Bu öncelikler durumun muayyen gereksinimlerine duyarlı ve değişen politik dinamiklere uyum sağlayacak kadar esnek olmalıdır.

Son ve bir o kadar da önemli olanı, barış inşasının yardım edilen insanların işbirliği ve sahiplenmesi olmadan başarısız olacağının kabul edilmesidir. Sürekli barış dışarıdan dayatılamaz; içeriden üretilmelidir. Bunun anlamı yerel insanların, sürece katılım ve yönetme yanında, barış inşası gündeminin oluşturulmasına da aktif bir şekilde katılması demektir. Bunun olması için operasyonun ilk perdelerinde yerel kabiliyetleri artırma yönünde bir kararlılık olmalı, amaç kendisini sürdüren süreçler ve kurumları oluşturmak olmalıdır. Bilhassa savaş tarafından zayıflatılmış veya imha edilmiş olabilen iç kaynaklı anlaşmazlık çözüm sistemlerini yeniden kurmak ve tahkim etmek kritik öneme sahiptir (Green ve Ahmed, 1999: 195). Özetle barış inşasının ancak “kapasite inşa sürecinin sahipliğinin geçiş sürecinde yerel aktörlere devredildiği takdirde işe yarayacağı” yönünde artan bir kabul vardır (Newman ve Schnabel, 2002: 2).

Bu ilkeler üzerinde artan mutabakat, katedilmesi gereken uzun bir mesafenin halen varlığına rağmen, barış inşasının tutarlı bir teori ve pratik alanı olarak ne kadar evrildiğinin bir ilamıdır. Bunun yanında, birazdan göreceğimiz gibi, sahadaki barış inşasının teori ve pratiği arasında bir gecikme olduğu da bir gerçektir.

Barış İnşasının Amaçve Görevleri

Barış inşasının amaç ve görevleri, her biri önemli içgörüler sunan, farklı şekillerde kavramsallaştırılabilir. Örneğin Oliver Ramsbotham ve diğerleri (2005) barış inşasını pozitif ve negatif görevleri açısından ele almaktadır. Onlara göre çatışma sonrası barış inşası, açık şiddete gerisin geri düşmeyi engelleyici negatif görevlerden ve ulusal iyileşmeye yardım edici ve şiddetli iç çatışmanın dipte yatan sebeplerinin nihai olarak ortadan kaldırmayı süratlendirici pozitif görevlerden oluşmaktadır (bkz. Ramsbotham, 2000: 171-72; Miall vd., 1999: 187-88). Diğer bir ifadeyle, barış inşasının ilk başta siyasi ödünleşmelerin müzakeresi veya karşılıklı ateşkesin uygulanması yoluyla negatif bir barışın sağlanmasını ve sürdürülmesini, ardından yeniden yapılandırma, kurumsal inşa, adalet ve uzlaştırma yoluyla uzun dönemli bir pozitif barışın inşasını amaçladığını kastetmektedirler.

Krishna Kumar benzer şekilde barış inşasını üç bağdaşık görev olarak düşünmektedir: zaruri hükümet işlevlerinin, temel sosyal hizmetlerin ve minimal düzeyde fiziki altyapı ve olanakların restorasyonu; politik, ekonomik, sosyal ve güvenlik sektöründeki örgütlerin, kurumların ve idari yapıların kurulması ve dağıtılmasını da içerebilen yapısal reform; ve mevcut siyasal ve toplumsal kurumların rehabilitasyonunu içeren kurumsal inşa (1997: 3).

Diğer araştırmacılar barış inşa görevlerini farklı aşamalar veya zaman dilimlerinin öncelikleri bağlamında düşünmektedirler. Nicole Ball, örneğin, barış inşasının iki temel aşamadan oluştuğunu ileri sürer: geçiş aşaması ve tahkim aşaması (2001: 722-23). Geçiş aşamasındaki en önemli görevler siviller için yeterli güvenlik seviyesinin sağlanması, etkili işleyecek kadar yeterli bir meşruiyet derecesine sahip bir hükümetin kurulması, mültecilerin ve yurt içinde yerinden edilmişlerin geri dönüşüne yardım edilmesini ve siyasi ve ekonomik reform sürecinin başlatılmasını içerir. Tahkim aşaması reform sürecini sürdürme ve derinleştirmeyi, somut bir biçimde ekonomik ve toplumsal ayağa kalkma sürecine girişmeyi ve toplumsal uzlaşmayı desteklemeyi amaçlar. Geçici boyutlarının daha ayrıntılı bir gösteriminde, Ramsbotham ve diğerleri barış inşasını güvenlik, politik ve sosyal gibi farklı sektörler boyunca uzun-vadeli görevler, orta-vadeli görevler ve kısa-vadeli görevler olarak tanımlamaktadırlar (bkz. Tablo 12; Miall et al., 1999: 203).

 

Tablo 12. Barış İnşa Amaç ve Görevleri Çerçevesi

Geçici/Kısa Vadeli Tedbirler

Orta Vadeli Tedbirler

Uzun Vadeli Tedbirler

Askeri/Güvenlik

Silahsızlandırma, silahlı hiziplerin terhisi ve tasfiyesi, asker ve polisin ayrılması, hukuk ve düzenin sağlanması, sivil halkın korunması.

Yeni ulusal bir orduyu destekler hale getirmek, ulusal polis gücünün entegrasyonu.

Siyasetin sivilleştirilmesi, şiddet kültürünün dönüştürülmesi.

Siyasal/Anayasal

Siyasal bir anlaşmanın müzakere edilmesi, geçiş hükümetinin sorunlarının ele alınması, anayasal reform ve kurumsal inşa.

İkinci seçim sürecinin önündeki sorunları çözmek, reform sürecini derinleştirmek.

Demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, gerçek bir siyasal topluluk içinde sivil toplumun gelişimine saygıyı içeren iyi yönetişim geleneğini oturtmak.

Ekonomik/ Kalkınma

İnsani yardım, gerekli sosyal hizmetler ve iletişim.

Yeniden yerleştirilen nüfusun ve terhis edilen askerlerin rehabilitasyonu, altyapının yeniden inşası ve mayınlardan arındırma süreci.

Uzun dönemli istikrarlı makro ekonomik politikalar ve ekonominin idaresi, kendi kendini sürdürebilir yerel toplulukların gelişimi ve dağıtımsal adalet.

Sosyal

İlk baştaki güvensizliklerin üstesinden gelme, topluluklar arası diyalogu kolaylaştırma, yerel aktörlerle görüş alışverişi.

Barış ve adaletin çelişen önceliklerini yönetme.

Manevi yaraları iyileştirme, uzun dönemli uzlaşma, barış eğitimi.

 

 

niteliklerine göre yerel düzeyde barışı ve uzlaşıyı aşağıdan yukarıya tahkim eden süreci içerir. Üçüncü süreç, düşey bağlantılar sağlayarak diğer iki süreci destekleyen orta-seviyedeki politik ve topluluk liderince benimsenen ara-kademe yaklaşımdır (2001: 843). Lederach hiçbir liderlik düzeyinin bir barış sürecini tek başına yüklenme ve sürdürme kabiliyeti olmadığını, barış inşasının toplumun her kademe ve kesiminin katılımını amaçlaması gerektiğini ileri sürmektedir.

Saha tecrübesinden dolayı barış inşasının temel görevleri konusunda BM daha fazla pratik bilgiye sahiptir. Barış için Gündem, örneğin, barış inşasının pratikteki amaçlarını tanımlamaktadır.

Daha önceden savaşan tarafların silahsızlandırılması ve düzenin sağlanması, silahların toplanması ve muhtemel imhası, mültecilerin geri dönüşü, güvenlik personeline eğitim ve danışmanlık verilmesi, seçimlerin izlenmesi, insan haklarını koruma çabalarını geliştirme, hükümet kurumlarının reformu veya güçlendirilmesi ve siyasal katılımın biçimsel ve biçimsel olmayan biçimlerini desteklemek. (Boutros-Ghali, 1992: 32)

Bundan kısa bir süre sonra Barış için Gündeme Zeyilname içinde, barış inşasının temel görevlerine “sivilleştirme, hafif silahların denetimi, kurumsal reform, iyileştirilmiş polis ve adalet sistemi, insan haklarının gözetilmesi, seçim reformu, sosyal ve ekonomik kalkınmayı” içerecek şekilde genişletilmiştir (Boutros-Ghali, 1995: prg. 47). Genel Sekreter Kofi Annan barış inşa görevlerinin daha geniş bir listesini yapmaya devam ederek: “Barış inşası ulusal kurumların oluşturulmasını veya güçlendirilmesini, seçimlerin izlenmesini, insan haklarının desteklenmesini, yeniden bütünleşme ve rehabilitasyon programlarını ve yeniden başlatılan kalkınma hamleleri için gereken koşulların oluşturulmasını” içerebileceğini ifade etmiştir (Annan, 1998: prg. 63).

Diğer araştırmacılar bu yaklaşımı mantıksal sonuçlarına kadar götürerek barış inşasının kapsamlı bir listesini yapmışlardır. David Last, örneğin, dört ana sektörde 24 adet barış inşa görevi tanımlamaktadır: güvenlik, yönetişim, yardım ve kalkınma, uzlaştırma (2000: 86). Michael Lund daha ileri giderek yedi temel işlevsel kategori boyunca 90 adet politika aracı belirler: resmi diplomasi, gayriresmî çatışma çözümü, askeri önlemler, ekonomik ve sosyal önlemler, siyasal gelişme ve yönetişim tedbirleri, yargısal ve yasal tedbirler, iletişim ve eğitim tedbirleri (2001: 17-18). Bunlara ek olarak, Lund barış inşa görevlerini iyileştirmeye çalıştıkları çatışma sebeplerinin düzeylerine göre sınıflandırmıştır. Örneğin çatışmanın sistem veya yapısal ölçekteki, yakın veya imkân sağlayan ve doğrudan veya tetikleyici sebeplerini ele alan belit politika araçları önermektedir (2001: 18-19).

Literatür dikkatlice okunduğunda temel barış inşa görevleri üzerinde yaygın bir mutabakat olduğu görülmektedir. Yazarların çoğu barış inşasının dört ana başlık altında özetlenebileceği hususunda hem fikirdir: (1) güvenlik rehabilitasyonu -güvenliğin, yasa ve düzenin sağlanması ve sürdürülmesi ile güvenlik alanında reformların yapılması; (2) siyasal rehabilitasyon -siyasal kurumların ve meşru hükümetin yeniden kurulması; (3) ekonomik rehabilitasyon -acil insani yardım ve uzun dönemli ekonomik reform ile yeniden yapılanma ve (4) sosyal rehabilitasyon -adalet, uzlaştırma ve yerel kabiliyetlerin inşası (bkz. Green ve Ahmed, 1999; Kumar, 1997; Last, 2000; Miall vd., 1999; Peou, 2002; Schnabel, 2002; Tschirgi, 2004). Farklı yazarlarca bahsi edilen belit politika hedef ve araçlarının her biri bu alanlardan birine denk gelmektedir. Barış inşasının öncelikle amaç ve görevleri Tablo 12’de özetlenmiştir.

Barış İnşasının Örgütlenmesi ve Koordinasyonu

Tanımı gereği barış inşası oldukça karmaşık ve çok yönlü bir teşebbüs olup, farklı düzeylerde farklı alanlarda eş zamanlı olarak çalışan çok çeşitli aktörlerin koordinasyonunu gerektirir. Hiçbir örgüt temel barış inşa görevlerinin tümünü yürütebilecek bir konumda değildir. Tipik bir barış inşa harekâtı sahasında faaliyette bulunan abartısız yüzlerce farklı aktörü kapsamaktadır: uluslararası örgütler, ulusal ve uluslararası yardım ve kalkınma ajansları ve programları, insani yardım, insan hakları, sağlık, barış eğitimi, topluluk geliştirme, sosyal hizmetler ve küçük işletmelerin geliştirilmesi gibi alanlarda çalışan yüzlerce NGO ve ülkedeki ulusal hükümet, muhalif gruplar, siyasi partiler, sendikalar, yerel dernek ve NGO’lar, dini cemaatler, kadın toplulukları, topluluk ve meslek odaları gibi. Aşağıdaki örnekler barış inşasına katılan örgüt türlerinin küçük bir örneklemidir.

Güvenliğin rehabilitasyonu alanında çalışan aktörler arasında BM ve bölgesel barış güçleri veya “istekliler koalisyonu”, Sivil Polis (CIVPOL) birimleri, Dünya Bankası, ulusal hükümetler, çeşitli BM kuruluşları ve Bonn Uluslararası Dönüştürme Merkezi gibi NGO’lar tarafından yönetilen DDR programları, OSCE gibi örgütlerce yapılan hakikat araştırması, kriz tahmin ve önleyici diplomasi, the Canadian International Demining Center, the Mines Awareness Group ve the Cambodian Mine Action Centre (CMAC) gibi NGO’larca yapılan mayınlardan arındırma, the International Action Network on Small Arms (IANSA) gibi gruplarca yürütülen hafif silahların denetlenmesi hareketi; Peace Brigades International gibi NGO’lar tarafından sivillerin korunması, BM’nin Ruanda için İnsan Hakları Saha Harekâtı (HRFOR), Human Rights Watch ve Amnesty International gibi aktörlerce yürütülen insan hakları izleme faaliyetleri sayılabilir.

Aynı zamanda siyasal rehabilitasyon çabaları BM, AB, OSCE, the Carter Center, the International Foundation for Electoral Systems ve the National Democratic Institute gibi seçimlerin izlenmesi ve yardım programlarını, the OSCE Democratization Programme, the Helsinki Citizen’s Assembly (HCA) ve Partners for Democratic Change gibi gruplarca yürütülen demokrasiyi destekleme programlarını, Global Witness gibi gruplarca yürütülen iyi yönetişim ve şeffaflığı teşvik etme faaliyetlerini, Soros Foundation Network ve the FRESTA girişimi gibi örgütlerce sivil toplumun desteklenmesini, the International Federation of Human Rights (FIDH) ve the Helsinki Committee on Human Rights gibi örgütlerce insan haklarının desteklenmesini ve nihayet Internews Europe, the Panos Institute ve Press Now gibi gruplarca bağımsız medya destek programlarını içerebilmektedir.

Ekonomik rehabilitasyon çabaları genellikle, Dünya Bankası, IMF ve Inter-American Development Bank gibi bölgesel kalkınma bankaları gibi uluslararası finansal kuruluşları, BM Kalkınma Programı (UNDP), UNICEF, the World Food Programme (WFP) ve the Food and Agriculture Organization (FAO) gibi hükümetlerarası kalkınma ajanslarını, USAID, the Canadian International Development Agency (CIDA) ve Birleşik Krallık’ın DFID gibi ulusal kalkınma ajanslarını ve aralarında CARE International, Oxfam, Catholic Relief Services (CRS), World Vision, Save the Children Fund, Médecins sans Frontières, ve the International Committee of the Red Cross (ICRC) gibi çok sayıda yardım ve kalkınma NGO’larını içine alır.

Sosyal rehabilitasyon görevi ise mülteci ve ülke içinde yerinden edilmiş insanların geri dönüşüne yardım etmek için çalışan the United Nations High Commissioner for Refugees (UNHCR), Search for Common Ground, the Transnational Foundation for Peace and Future Research (TFF) ve UNESCO’s Culture of Peace Program (CPP) gibi NGO’larca yürütülen barış eğitimi programlarını, Sant’Egidio, International Alert, International Crisis Group, the Conflict Resolution Training Committee of the University of Bradford (Britain), Quaker Peace ve the International Peace Research Institute, Oslo (PRIO) gibi NGO’larca yürütülen çatışma çözümü girişimlerini, eski Yugoslavya ve Rwanda için uluslararası ceza mahkemeleri (ICTY ve ICTR), Salvador Hakikat komisyonu ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) gibi hakikat ve adalet girişimlerini ve Agenda for Reconciliation, the International Fellowship of Reconciliation, the European Community Task Force (ECTF) Psycho-Social Unit ve Pax Christi gibi NGO’larca yürütülen uzlaştırma ve travma-iyileştirme programlarını kapsamaktadır.

Tüm bu devasa örgütsel bolluğa ek olarak bu dışsal aktörlerin tümü bir sürü ulusal ve yerel aktörle ortaklık içinde faaliyet göstermektedir. Bu bağlamda barış inşası çok kulvarlı bir diplomasi biçimidir. Zira resmi ve gayrıresmi, uluslararası, ulusal ve yerel aktörlerin bir karışımını içermektedir. Görünen o ki, barış inşası çok dikkatli bir koordinasyonu ve asli görevlerin tamamının kusursuzca yerine getirilmesini gerekli kılar, aksi taktirde temel görevlerinin birbiriyle çakışması ve dublikasyonundan kaçınmak mümkün değildir. Çok karmaşık barış destek operasyonlarını yönetme konusundaki uzun tecrübesinden dolayı barış inşa operasyonlarının örgütlenmesi ve koordinasyonu için BM’nin hali hazırda en kabiliyetli ve en meşru örgüt olduğu yönünde bir kabul vardır.

 

 

Kapat